30 Ağustos 2013 Cuma

patlıcanlı ve kabaklı sigara böreği

Mantarlı böreğimden sonraki favorim de patlıcan ve kabakla yaptığım, tek kat yufkayı sütle ıslatarak fırında pişirdiğim sigara böreğim :)

İç harcını bol koyarsanız normalde yiyemeyeceğiniz kadar sebze yediğinizi ve sevmeyenlere yedirdiğinizi göreceksiniz, üstelik içinde kabak olduğunu bile fark ettirmeden ;)



Harcı için:

3 orta boy patlıcan
3 orta boy kabak
1 yemek kaşığı biber salçası
1 yemek kaşığı domates salçası
1 yemek kaşığı zeytinyağı
Tuz, pul biber, karabiber

Böreği için:

3 yufka
1 kase light süt

Üzeri için:

1 yumurtanın sarısı

Kabak ve patlıcanlarımızı yıkadıktan sonra tavla zarı büyüklüğünde doğruyoruz. Yağı tavaya alıp patlıcanları ekliyor ve biraz soteleyip ağzını kapatıyoruz. Patlıcanlar yumuşamazsa azıcık sıcak su ekleyebilirsiz çünkü yağı az olduğundan tavaya yapışabiliyor. Patlıcanlar biraz yumuşayınca kabakları ekliyoruz ve salça ile baharatları gerekirse azıcık sıcak su ilave edip hafif diri kalacak şekilde pişiriyoruz. Böreğin içinde de pişecekleri için sebzelerimiz çok ezgin olmamalı.


Harcımız soğurken her bir yufkayı 8 eşit üçgen olacak şekilde kesiyoruz, sonuçta 24 parça yufka elde ediyoruz.  

Sütle ıslattığımız her yufkaya sebzeli harcımızdan olabildiğince fazla koyup sigara böreği şeklinde sarıyoruz ve yağlı kağıt serilmiş tepsiye diziyoruz. Üzerine yumurta sarısı sürdükten sonra önceden ısıtılmış 180 derecelik fırında üstü kızarana kadar 25-30 dakika pişiriyoruz. İşte bu kadar :)



Çok kuru olmaması için sebzeli harcımızın hafif sulu kalması gerekiyor ama yufkamız tek kat olduğundan böreğimizi sararken parçalanmamasına dikkat ediyoruz. Yufkanız çok ıslak olduğu için börekler buruşuk ve biçimsiz gibi görünebilir, pişerken şekilleri düzeliyor, endişelenmeyin ;)



Afiyet olsun!

27 Ağustos 2013 Salı

Üç biberli ve mantarlı muska böreği

Diyet yapmaya başladığımdan beri zaten çok az hamur işi yiyorum, yediklerimi de olabildiğince hafifletiyorum. Bu süreçte yaptığım börekleri de değiştirdim, yağda kızaran ya da yağ ile ıslatılarak yapılan böreklerin yerini hiç yağ koymadan fırında ya da tavada pişirdiğim börekler aldı. Sadece sütle ıslatıldığından yağsız olunca maalesef kuru oluyor börekler, o yüzden harçlarını biraz sulu yapıyorum ki hamuru nemli tutsun. Ayrıca sebzeli harçlarınızı olabildiğince fazla koyun, hamuru tek kat kullanın, en azından yedikten sonra vicdan azabı çekmeyin ve lütfen kendinizi tutup günde 1 börekten fazla yemeyin :)

Diyet böreklerin en şanssız tarafı maalesef lezzetsiz oluşları, o yüzden harçlarınız ne kadar güzel olursa bu böreğinize de yansır ;)

Böreklerinize eşlik edebilecek o kadar çok sebze var ki, bir süre sonra peynir, kıyma gibi klasik içler kullanmak aklınıza bile gelmiyor. Yazacağım mantarlı harç da ister börekte ister et ve tavukların yanında garnitür olarak kullanabileceğiniz çok pratik ve sağlıklı bir tarif.

Börek harcı için:

400 gram mantar
Yarım kilo kırmızı, sarı ve yeşil biber (ben acı olmasını istediğimden ek olarak cin biberler de kullandım)
1 orta boy domates
1 yemek kaşığı zeytinyağı
1 yemek kaşığı biber salçası
Karabiber, pul biber ve tuz

Böreği için:

3 adet yufka
1 kase light süt

Üzerine sürmek için:

1 yumurtanın sarısı

Sebzelerimizi yıkamak ve jülyen doğramakla işe başlıyoruz. Zeytinyağı koyduğumuz tavada önce mantarları sonra biberleri ve en son damatesi olabildiğince yüksek ateşte sulandırmadan soteliyoruz, salça ve baharatları ekleyip soğuması için bırakıyoruz.


Harç soğurken yufkamızı kesip hazırlayalım. Yufkayı tam 12 eşit parça olacak şekilde boydan uzun ince kesiyoruz. En uçta kalan kısa parçaları birleştirip kullanacağız, meraklanmayın :) Yani her yufkadan 11, 3 yufkayla yapacağımız için toplam 33 böreğimiz olacak.

Muska böreğini annem ilk yaptığında –o kadar tarif etmesine rağmen- nasıl bu şekle getirmiş diye epeyce anlayamamıştım, sonra bir gün beraber yaptık da aslında ne kadar basit olduğunu fark ettim. Bilmeyenler ve ilk defa yapacak olanlar için her adımı fotoğrafladım, endişelenmeyin :)



Sütle ıslattığımız yufkanın ucunda azıcık boşluk bırakarak bir kaşık harcımızdan koyuyoruz ve boş kalan kısmı üzerine kapatıyoruz. Daha sonra harcın olduğu kısmı bir sağa bir sola doğru yatırarak üçgen şekil almasını sağlıyoruz. Tüm börekleri sardıktan sonra yağlı kağıt serilmiş tepsiye yerleştiriyoruz ve üzerlerine yumurta sarısı sürüp önceden ısıtılmış 170 derecelik fırında kızarana kadar (yaklaşık 25-30 dakika) pişiriyoruz.





Afiyet olsun! :) 

Böğürtlen soslu ve bitter çikolatalı şekersiz supangle

Markette dolaşırken gözüme şekersiz tatlılar serisi çarptı, elime alıp azıcık inceledikten sonra da sepete attım. Bu tatlıların özelliği içerisinde tatlandırıcı da dahil hiç şeker olmayışı yani istediğimiz oranda şeker ekleyerek tatlımızın tadına biz karar verebiliriz.


Puding gibi basit tatlıları kaseye öylece koyup ikram etmek hiç içime sinmez, uyduruk gözükmesinler diye muhakkak süslerim :). Supanglem için de babamın bahçesinden toplayıp dondurucuya attığım böğürtlenler ile 1 paket light krem şanti kullandım. Sahi bu sene kilolarca böğürtlen topladım, bu kış bitiremezsem önümüzdeki sene bile kullanırım :)

Supangle için:

1 paket şekersiz supangle
2,5 su bardağı light süt
100 gr bitter çikolata (en az %70 oranında kakao içersin)

Sosu için:

1 paket light kremşanti
1 su bardağı böğürtlen
1 çay bardağı light süt




Toz supangleyi ve küçük küçük kırdığım bitter çikolatayı tencereye koyup üzerine de sütü ekleyip kaynayıncaya kadar pişirdim ve minik bardaklara paylaştırdım.







Supangleler soğurken de sosumu hazırladım. Light krem şantiyi 1 çay bardağı süt ile püre haline getirdiğim böğürtlenlerle çırptım, ben sert ve şekil alabilen bir kıvam istediğimden paketin arkasında yazanın yarısı kadar süt kullandım, siz daha yumuşak ve sulu isterseniz miktarı artırabilirsiniz.




Böğürtlenli sosumu soğuyan supanglelerimin üzerine pompa yardımıyla sıktım, minik kalp çikolatalarla süsledim.



Ben supangleme bitter çikolata kattığım için hiç şeker eklemedim, eğer çok tatsız olacağını düşünürseniz malzeme listesine 1 yemek kaşığı da esmer şeker ilave edebilirsiniz.

Açık büfe davetlerinizde tatlı çeşidi çok olduğunda ya da büyük porsiyon tatlıların bitirilemeyeceğini düşündüğünüzde minik tabaklar, kuplar ve hatta silikon muffin kalıpları kullanabilir; tatlılarınızı meyveler, glazürler ya da renkli badem şekerleri ile süsleyebilirsiniz, çok şık görünüyorlar :)



Afiyet olsun! :)     

23 Ağustos 2013 Cuma

fırın poşetinde taze baharatlı tavuk pirzola

İlk kimin aklına gelmiş bilmiyorum ama bulanına her kullandığımda teşekkür ettiğim iki şey var: Biri fırın poşeti diğeri de yağlı kağıt :)


Tavuğu en kalorisiz, en zahmetsiz ve lezzetli olarak kızartmanın tek yolunun fırın poşetinden geçtiğini düşünüyorum. Sadece 5 dakikada soslayıp fırına veriyoruz, 1 saatin sonunda da çıtır tavuklarımızı fırından çıkartıp servis ediyoruz, hepsi bu ;)

Eğer tavuklarınızı pişirmeden birkaç saat önce marine ederseniz çok daha iyi sonuç alırsınız diyerek malzemelere geçiyorum.

Malzemeler:

6 adet tavuk pirzola
1 yemek kaşığı biber salçası
1 yemek kaşığı limon suyu
2-3 dal taze kekik
2-3 dal taze biberiye
2-3 defne yaprağı
1 çay kaşığı karabiber
1 çay kaşığı tuz
1 tatlı kaşığı pulbiber
2 yemek kaşığı su

Tavuk dışındaki malzemeleri karıştırarak bir sos yapıyoruz ve tavuklarımızın her iki tarafına da bu sosu yediriyoruz. Eğer vaktiniz varsa sosladığınız tavukları birkaç saat buzdolabında bekletin, baharatları içine çeken tavuklar çok daha lezzetli oluyor.
Fırın poşetinde üst üste gelmeyecek şekilde tavuklarımızı diziyoruz, ağzını bağlayıp kürdanla 2-3 küçük delik açıyoruz. Önceden ısıtılmış 180 derecelik fırında yaklaşık 1 saat pişiriyoruz.    


                                 
              pişmeden önce  &  piştikten sonra


Hepsi bu kadar işte.. Erişte salatası ile ne kadar uyumlu olduğunu anlatamam :)

NOT: Ben bu tarifi ilk kez poşetiyle beraber satılan hazır tavuk harçlarıyla denemiştim, ne kadar pratik olduğunu anlayınca da soslarını kendim hazırlamaya başladım :)

Afiyet olsun!

22 Ağustos 2013 Perşembe

kepekli erişte salatası

Pirinç pilavını – tavuk suyuyla yapılan hariç - sevmeyişim diyet yaparken bana büyük kolaylık sağladı çünkü eğer zayıflamak istiyorsak ağır nişastaları hayatımızdan çıkarmak zorundayız. Pilav denilince benim aklıma ilk erişte gelir, bıraksalar 2 tabak yiyebilirim ama her şeyde olduğu gibi bunun da bir limiti var maalesef. Diyetle beraber vazgeçemediğim diğer tüm hamur işlerinde olduğu gibi bunun da kepeklisiyle tanıştım. Eriştenin her türlüsünü bayıla bayıla yiyen ben kepekli eriştenin tadını biraz yadırgadım, tadını kırmak için de yoğurt kullanıyorum.

Orijinal tarifinde yarı yarıya yoğurt ve mayonezle yapılan erişte salatasının eriştesini kepekli yapmakla kalmıyor, malzeme listesinden mayonezi de çıkarıyorum.

Sıcak yaz günlerinde baharatlı tavuk ve köfteyle, akşam çayında kısırla yemeniz özen şefin tavsiyesidir diyerek malzemelere geçiyorum :)

Malzemeler:

100 gr kepekli erişte
1 yemek kaşığı zeytinyağı
200 gram light yoğurt
1 orta boy salatalık
8-10 dal dereotu
2 diş sarımsak
Tuz
Erişteyi pişirmek için sıcak su

Tencereye aldığımız eriştemiz 1 yemek kaşığı zeytinyağı ile kavrulurken bir kenarda sıcak suyumuzu hazırlıyoruz. Erişteler kahverengileşince kaynamakta olan sudan üzerini 2 parmak geçecek kadar ekliyoruz, al dente olsun isterseniz yeterli olabilir ama iyi pişsin derseniz kontrol edip sıcak sudan ekleyebilirsiniz, bu arada tuzumuzu atmayı da unutmuyoruz. Şu haliyle de pilav gibi yiyebilirsiniz ama hala kararlıysanız diğer malzemeleri eklemeye başlıyoruz.

Piştikten sonra bir servis tabağına alıp soğuttuğumuz eriştemize kabukları soyulmuş ve rendelenmiş salatalık, kıyılmış dereotu, ezilmiş sarımsak ile yoğurdu ekleyip karıştırıyoruz. Size tavsiyem yoğurdu yavaş yavaş ekleyip karıştırmanız, biz bol yoğurtlu seviyoruz ama belki de size 100 gram bile yeterli gelecektir. Taze nane, ceviz gibi aklınıza gelen farklı malzemelerden de faydalanabilirsiniz.



Açık büfe yemeklerde ve akşam çaylarında böyle sulu yemekleri tek kişilik mini kuplarda servis etmeyi daha çok seviyorum, hem “suyu kurabiyeye bulaştı, yoğurtla kısır birbirine karıştı” gibi dertleri ortadan kaldırıyor, hem de daha şık görünüyor.




Afiyet olsun!

diyet tiramisu

Şerbetli mi yoksa sütlü tatlı mı diye sorsanız ben oyumu hep sütlü tatlılardan yana kullanırım. Açık büfe yemeklerde baklavanın kadayıfın yanından geçer, tiramisu, cheesecake,  profiterollerle saldırırım. Diyet döneminde olabildiğince uzak durdum ama arada bir kendimizi ödüllendirmemiz de lazım :) Aslında dukan diyetine uygun cheesecake tarifleri var ama yapmayı oldum olası zor bulmuşumdur, profiterolün de diyet bir tarifini henüz bulamadığımdan filtre kahvenin yanında –gerçek tiramisunun yerini tutmasa da- kendi tiramisumdan yapıp yiyorum, evdekilere yediriyorum :) 


Sadece 10 dakikada hazır olan tatlımız için çeşit çeşit kremalar pişirdim. Bazen bal bazen esmer şeker koydum, kimini kepekli, kimini tam buğday unuyla denedim ama nişasta olmayınca olmuyor. Eee böyle durumlarda ne yapıyoruz? Tabii ki hazır karışımlara başvuruyoruz :)

Annem markette görünce “kızımın canı istediğinde yaparız” diye bir paket light puding almış, “amaann pudingin lightı mı olurmuş!” diyen ben besin öğelerine bakıp 100 gramında sadece 60 kalori olduğunu görünce “bununla bişiy yaparım!” dedim :)



Malzemeler: 

1 paket light puding
2 su bardağı süt (pudingin arkasında yazan 2.5 ama daha kıvamlı olması için sütü biraz eksiltiyoruz)
2 yemek kaşığı light labne peyniri
2 dilim kakaolu light kek
1 çay bardağı su
1 tatlı kaşığı nescafe
1 çay kaşığı yağı azaltılmış kakao
1 çay kaşığı türk kahvesi

Pudingimizi paketin arkasında verilen tarife uygun olarak pişiriyoruz, kabuk tutmaması için karıştırarak ılıttıktan sonra 2 yemek kaşığı light labnemizi ekliyoruz ve labne peynirini pudinge yediriyoruz.

Kuplarımıza birer kaşık puding koyduktan sonra bir parça kakaolu light kekimizden ekliyor ve keki 1 çay bardağı suda erittiğimiz nescafeyle ıslatıyoruz. Üzerine tekrar bir kaşık puding ekliyoruz.

Türk kahvesi ve yağı alınmış kakaoyu karıştırıp, bu karışımdan tatlımızın üstüne serpiyoruz.


İşte bu kadar basit :)

Aynı işlemi benim gibi tek kişilik kuplarda değil, (yandaki gibi) bir borcamda da yapabilir, servis etmeden önce dilimleyebilirsiniz; ben ise bu kez ayaklı bardaklar kullandım, tiramisumu çikolataya batırılmış tatlı çubuklarla süsledim.







Türk kahvesiyle denemelisiniz! Afiyet olsun! 


21 Ağustos 2013 Çarşamba

Ev yapımı şeftali suyu

Meyve suyu içmek önüme getirip koyan olmazsa aklıma bile gelmez ama hazır meyve sularının içerdiği şeker miktarını öğrendiğimden beri ikram edileni dahi reddediyorum. Dolapta bekleyen, bozulacak diye gözünün içine baktığınız tüm meyveleri bu şekilde değerlendirebilirsiniz. Ben de babam bahçesinde yetiştirdiği şeftalilerden bir koli kadar gönderince, ezilmiş olanları değerlendirmek için yaptım, hem de fotoğrafını çekeyim de tarifini yazayım istedim. 

Yapması sadece 10 dakikanızı alacak üstelik sıfır şeker! :)

Malzemeler:

5 orta boy olgun şeftali
1 litre su
5-6 damla limon suyu

Şeftalilerin kabuklarını soyup, çekirdeklerini çıkarın ve küp küp doğrayıp tencereye koyun. Üzerine suyu ekleyip 20 dakika kadar kaynatın, şeftalilerin tamamen erimesine gerek yok, hafif diriyken ocaktan alabilirsiniz. Ben blender kullandım ama isterseniz kevgirle ya da mutfak robotuyla da şeftalilerinizi doğrayabilirsiniz. Bu işlemden sonra limon suyunu ekleyip sadece 5 dakika, o da suyuyla bütünleşmesi için kaynatıp soğutun. İçerken şeftali parçacıklarını hissedebiliyorsunuz, hazır meyve suları gibi pürüzsüzlük beklemiyoruz :) Servis etmeden şişeyi çalkalıyoruz ki meyve pütürcükleri dibe çökmesin. Ayrıca benim yaptığım gibi içerisine minicik doğranmış nektarinler de katabilirsiniz.



1 litre su ve 5 şeftali ile yaklaşık 1,5 litre şeftali suyu elde ediyoruz, şeftalisi daha yoğun olsun isterseniz suyu azaltabilir ya da şeftali sayısını artırabilirsiniz.


Afiyet olsun!


Not: Bu tarifin tarçınlı armutlusu da çok güzel oluyooo :)

20 Ağustos 2013 Salı

meyveli yulaflı kurabiye

vişneli bitter çikolatalı yulaflı kurabiyem evde çok rağbet görünce, bir de taze meyvelisini denemek istedim, sonra dayanamayıp kuru incir ve kuru üzüm ekleyince yarısı fırından çıkar çıkmaz, kalan yarısı da akşam çayıyla bitti.





Malzemeler:

2 su bardağı yulaf ezmesi
Yarım çay bardağı tam tahılı un
Yarım çay bardağı yağsız süt
1 orta boy elma
1 büyük ve sert armut
3-4 kuru incir
1 avuç kuru üzüm
Tarçın

Elma ve armut kabukları soyulduktan sonra tavla zarı büyüklüğünde doğranır, ufacık kesilmiş incir, üzüm ve tarçın eklenir, kaşıkla yağlı kağıt serilmiş tepsiye dizilir. Hamurumuz ele gelmediğinden ben gene kalıbı tepsiye koyup, içini kaşıkla doldurup üstünü düzelttim ve kalıbı çekip aldım. Bu sefer daha küçük kurabiyeler elde etmek için oval minik bir kalıp kullandım.

İncir ve üzüm yeterince tatlı olduğundan bal ya da esmer şeker eklemedim, tarçın zaten bende tatlı yiyormuşum hissi uyandırıyor.

Elma ve armut hamuru ıslattığından mıdır bilmiyorum 15 dakika yetmedi, 180 derecede 20 dakikada piştiler mis gibi tarçın kokusunu eve yayarak…

Afiyet olsun! :)  

tuzlu diyet kek

Eğer benim gibi tatlıdan çok tuzlulara düşkün biriyseniz diyet yaparken böreklerin poğaçaların gözümün önünden nasıl geçtiğini anlarsınız. Bu tarifim de sadece 1 yemek kaşığı zeytinyağı ile yapılan, tam buğday unu ile hafifleyen ve içine aklınıza gelebilecek her şeyi koyabileceğiniz tuzlu bir kek. Eğer zeytin koyacaksanız yağınız sızma olsun, zeytinin tadını ve kokusunu daha yoğun alıyorsunuz. Dereotu, ceviz, kurulmuş domates başta olmak üzere ekleyebilecekleriniz hayal gücüyle sınırlı… Aynı malzemeler ile daha sert bir hamur hazırlayıp poğaça da yapabilirsiniz, ama zaten poğaça için yakında yazacağım güzel bir tarifim var ;)


 
Malzemeler:

2 yumurta
1 su bardağı yoğurt
1 yemek kaşığı sızma zeytinyağı
1 paket kabartma tozu
2 yemek kaşığı doğranmış siyah zeytin
2 yemek kaşığı rendelenmiş light kaşar peyniri
Aldığı kadar tam buğday unu
Tuz ve pulbiber

Un için her zamanki gibi ölçü vermiyorum, herkesin gerek keki gerek kurabiyesi için alışkın olduğu bir hamuru vardır, azar azar ekleyip kıvamını bulduğu…   

Yumurta, yoğurt, zeytinyağı, kabartma tozu, tuz, pul biber ve unla pürüzsüz olana kadar çırptığımız hamura doğranmış zeytin ve rendelenmiş kaşar peynirlerimizi ekleyip kaşıkla karıştırıyoruz. Ben kekimi borcamda yapıp kare kare dilimlemeyi tercih ettim ama muffin gibi minik ya da büyük bir kek kalıbında da yapabilirsiniz. 150 derecede 45 dakikada piştiler (aslında 40 dakikaya ayarlamıştım fırını ama batırdığım kürdan kirli çıkınca 5 dakika daha uzattım süreyi).     

Ben gene hatırlatayım da ne olur ne olmaz:

5x5 cm olacak şekilde dilimlediğimiz kekimizden diyet yapanlar günde 1, ideal kilosuna ulaşmış ve korumaya çalışanlar 2 dilimden fazla yemiyor, nasılsa hafif diye abartmıyoruz; ne kadar az yağlı ve tam buğday unlu da olsa sonuçta hamur işi ;)


Afiyet olsun! :)  

19 Ağustos 2013 Pazartesi

diyet önerileri

Bebekliğinden beri sık sık diyet yapan ve her defasında verdiği 5 kiloyu 7 olarak alan bir kızdım. 2011 yazına kadar devam eden bu süreç tartıda 75 kiloyu görüp de “ben nereye gidiyorum böyle?!” sorumla son buldu. Okuduğum bölümden (Biyoloji) olsa gerek zaten sebze meyvelerle etlerin besin öğeleri ve kalorilerini öğrenmeye merakım vardı ve bir karar verdim: Kilo verecektim. Bir yıl süren ama sandığımdan daha kolay ve hızlı geçen bir döneme girdim; bayıldığım hamur işlerini, kızartmaları hayatımdan çıkardım. Baktım sadece diyetle olmuyor, spora başladım. Bisiklet, koşu ve pilates gibi sıkılaştırıcı egzersizlerle günde en az 300-350 kalori yakmaya çalışıyorken bir de baktım daha hızlı kilo vermeye başlamışım. Zaten çok içtiğim suyun miktarını daha da artırdım. Protein ağırlıklı ama bol sebzeli diyetimde incir, üzüm gibi çok şekerli meyvelerden sakınarak; ekmeklerimi tam tahıllı unlarla evde pişirerek; akşam yemeklerimi en geç 5’te yiyerek; ara öğünlerde çiğ badem, ceviz ve kuru meyvelerle midemi yatıştırarak 3, 5, 8, 12 derken tam 20 kilo verdim. Sonra baktım ki yediklerim ve yaptıklarım bu bir senede alışkanlığa dönüşmüş, baklavayı ağzıma götürürken vicdan azabı çekiyorum, ne zaman patates kızartması yiyecek olsam kilolu günlerimi ve alıp da etiketini bile çıkarmadığım elbiselerin içine giremeyişimi hatırlayıp kalbim sıkışıyor, spor yapamadığım günler moralim bozuluyor :)   

Peki ben bu süreçte nelere dikkat ettim?

Bir kere asla aç kalmadım, hatta diyeti elime aldığımda “ben bunları yersem daha da kilo alırım” tepkisini vermiştim. Az ama olabildiğince kısa aralıklarla yedim. Bu “az ve sık yemek” akşam saatlerinde çıkıp gelen ve kocaman bir çikoyla sonlanan tatlı krizlerimize de engel oluyor. Diyelim ki akşam saatlerinde midem kazındı, tariflerimde de bulunan ve mutfağımdan hiç eksik etmediğim yulaflı kurabiyelerden yedim. İçerisine muhakkak tarçın koyduğum bu kurabiyeler tok tuttuğu gibi kan şekerinizi de düzenliyor. Canım tatlı mı çekti? Orta boy bir elmayı küp küp doğrayıp 2-3 ceviz ve 1 çay kaşığı tarçınla tavada çevirdim (1 top light dondurmayla da süper oluyor, tariflerime ekleyeceğim). Greyfurtun yağ yakıcı özelliğinden bahsedilir, yaktı mı bilmiyorum ama portakal suyundan daha az enerji verdiği için pazar kahvaltılarımda gönül rahatlığıyla keyif yaptım.

Daha lisedeyken çay ve kahveye şeker atmayı bırakmıştım, diyetten değil, tadını bozduğunu düşündüğümden… Tatlandırıcılar konusunda siz ne düşünürsünüz bilemem ama ben hiç kullanmadım ve tatlandırıcılı ürünlerden uzak durmaya çalışıyorum, kendini kandırmaktansa az yemeyi ya da hiç yememeyi tercih edenlerdenim. Kola ve hazır meyve sularına değinecek olursam, normalde yemeklerin yanında bir şey içme alışkanlığım olmadığından hayatımdan çıkarmak pek de zor olmadı. Bir bardak kola içeceğime güzel bir şeftali yerim hiç değilse vitamini var mantığındayım. Ayrıca evde kendi meyve suyunuzu yapmak hiç de zor değil, en kısa zamanda tariflerle anlatacağım ;)

Kendi ekmeğimizi kendimiz yapalım diyen annem ve babam ekmek yapma makinesi aldılar ama üşendiğimizden 3-4 kez ya kullandık ya kullanmadık. Ben de –sanki daha az zahmetliymiş gibi- tam tahıllı ya da 7 tahıllı un karışımları alıp içerisine yulaf, kurutulmuş domates, ceviz, zeytin, dereotu gibi aklıma ne gelirse koyup fırında minicik ekmekler yaptım ve kahvaltılarımda bunlardan yedim (ilk fırsatta tarifini yazmalıyım).

Diyet yaparken dikkat ettiğim bir diğer nokta da metabolizmamı aynı yemek düzenine alıştırmadım. Yani bir gün kahvaltımı kepek ekmekli diyet kaşarlı tostla yaptıysam ertesi gün ya süt & müsli ya da yumurta yedim. Aynı durum öğle ve akşam yemekleri için de geçerli, bir gün ızgara et yiyorsam ertesi günkü menüde sebze yemeği oluyor. Haftanın en az 4 öğününde Moldova’da yiyip bayıldığım ve tarifini en kısa zamanda paylaşacağım sebze çorbamdan içtim, kalsiyum eksikliği yaşamamak için bol bol light kaşar peyniri (diğer peynirleri bebekliğimden beri yiyemiyorum maalesef) ve yoğurt yedim. Üzülerek söylüyorum ama hiç protein almadığınız ve her öğünü salatayla geçiştirdiğiniz diyetlerin ömrü en fazla 1 ay sürüyor maalesef, defalarca denediğimden biliyorum :( Ayrıca tek yönlü beslenmek zamanla sağlığınızı da bozuyor; saç dökülmesi ve tırnakların çabuk kırılması bizzat yaşadıklarımdan…

Bir de mutfağa gidip buzdolabını açtığınızda kendinize “gerçekten aç mıyım?” diye sormalısınız, çünkü bazen susuzluğumuzu bile yemek yiyerek gideriyoruz; belki de bir bardak suyla yeme isteğinizin geçtiğini göreceksiniz.

Ama her şeyden önemlisi diyete başlamadan önce doktor kontrolünden geçmelisiniz, belki de sadece iştahınız değil farkında olmadığınız bir hastalık sizi şişmanlatıyordur. Yeri gelmişken ben doktor, diyetisyen ya da bir uzman değilim, sadece kilo verme sürecinde yaptıklarımı paylaşıyorum. 

Diyetimden minik detaylar bu şekilde, yeri geldikçe verdiğimiz kiloları geri almamak için dikkat etmemiz gerekenlerden de bahsedeceğim.



Hoşçakalın :)

17 Ağustos 2013 Cumartesi

Köz patlıcan kasesinde kuru meyve ve mantarlı kuzu kavurma ile közlenmiş biber salatası

Diyet olduğu kadar gösterişli, hani misafirlik derler ya, öyle bir tarifle devam ediyoruz :)

Canım abim Ozan’ın daha pişerken fırın camından izlettirip “off” dedirten bu yemeğiyle tanışmamız geçen yıla dayanıyor. Anlayacağınız üzere bu tarif benim değil abimin, ama yapım aşamasında abime yaptığım yardımlar sayesinde ben de yemekten nasiplendim ve blogumda yayınlamak için izin kopardım :)

Azıcık zahmetli, aşamaları çok olan bir yemek ama çok hafif, özellikle de bizim gibi “aman yağlı yemeyelim, çok kalori almayalım” diyen diğer taraftan da göz zevkinden vazgeçemeyenler için…  

Abimin böyle bir yemek tarifi bulduğuna şaşırmıyorum çünkü gerek damak tadı gerekse sebzelerle eti kombinleme becerisi, elinin değdiği en basit makarnayı bile bambaşka hale getirir.

Malzemelerden başlayalım:

4 tane orta boy bostan patlıcanı,
Yarım kilo kuzu kuşbaşı,
400 gr mantar,
10 tane acı ve tatlı yeşil biber (biz 3 çeşit kullandık),
3 tane kırmızı biber,
2 tane sert domates,
4-5 diş sarımsak,
1 su bardağı dolusu dövülmüş ceviz, doğranmış kuru kayısı ve incir,
Tuz, karabiber, pul biber, kimyon, kekik,
1 yemek kaşığı zeytinyağı ve üzeri için diyet kaşar peyniri.  

İlk defa deneyecekler için karmaşık gelmesi ihtimaline karşı adım adım fotoğrafladım, endişe yok :)

Patlamamaları için patlıcanlara minik minik delikler açarak başlıyoruz, ama közleme işini fırında ve az miktarda yapmamız lazım, kabuklarının soyulup kasemizin dağılmasını istemeyiz :) Delikleri fotoğraftaki gibi patlıcanları keseceğimiz iki yanından açıyoruz. Saplarını koparmadığımız patlıcanları daha sonra tepsiye dizip közlenmek üzere fırına veriyoruz ve sık sık kontrol edip kömürleşmesine ve/veya kabuklarının soyulmasına izin vermeden çeviriyoruz.   

Patlıcanlar fırındayken iç harcımıza başlıyoruz. Adının kavurma olduğuna bakmayın, minicik doğranmış kuzu etini hiç yağ koymadan pişiriyoruz. "Neden dana eti değil de kuzu??" diye soranlar için, dana eti yağ kullanmadığımızdan çok sert oluyor... 

Etimiz pişerken diğer malzemelerimizi (mantar, biberler, domates, kuru kayısı, kuru incir, ceviz ve sarımsak ) tavla zarı büyüklüğünde doğruyoruz. 


Et pişince bir tabağa alıp tavaya 1 yemek kaşığı zeytinyağı koyuyoruz ve mantarları -sulanmaması için- ağzını kapatmadan sotelemeye başlıyoruz. Sırasıyla kırmızı biber, yeşil biberler, kuru meyveler, baharatlar ve son olarak domates ekliyor, domateslerin ezilip kaybolmaması için şöyle bir karıştırıp kapatıyoruz. Sotenin susuz olmasına dikkat ediyoruz, ağzı açık ve yüksek ateşte pişirmeniz tavsiye olunur.


Sotemiz tamamlandıktan sonra etimizi de ekliyoruz ve dinlenmeye bırakıp patlıcanlarımıza dönüyoruz. 




Fırından alıp ılıttığımız közlenmiş ama kömürleşmemiş patlıcanlarımızı -sapları da dahil- eşit olacak şekilde ikiye bölüyoruz ve yanda gördüğünüz gibi kaşıkla içlerini çıkarıyoruz. 




Her bir patlıcan kasesinin içini oyuyor, doğradıktan sonra tenceredeki harcımıza ekleyip karıştırıyoruz. 



Sıra köz patlıcan kaselerinin içini doldurmaya geldi... Harcımızı, tepsiye dizdiğimiz kaselerimize eşit olarak paylaştırıyoruz. 


Ve kaselerimizin üzerine diyet kaşar peynirimizden dizip, fırına veriyoruz.


Kaşarlar kızarınca da fırından alıp servis yapıyoruz.





Pilav ve makarna hayatımdan çıkalı epey oldu, o yüzden ya buharda haşlanmış sebze ya da salata ile yemeklerimi tamamlıyorum. Bu yemeğimin yanına da yeşil salata düşünürken artan biberleri közlemeye ve bunlarla salata yapmaya karar verdim. Fırın tepsisine dizdim ve 5 dk sonunda bu haldeydiler.


Biber közleyeceğiniz zaman çekirdeklerini çıkarttıktan sonra fırına vermenizi öneririm; böylece çekirdekler biberlere yapışmıyor, geriye sadece kabuklarını soymak kalıyor.












Üzerine limon suyu, sarımsak, tuz ve birer tatlı kaşığı zeytinyağı ekleyip uzun ince doğradığımız biberlerimiz servise hazır. Ceviz ve pul biber ile de süsledim... 


Üzerindeki diyet kaşar peynirini saymazsak -ki o kadarcık kusur kadı kızında da olur- çok hafif; kuzu eti, patlıcan, mantar ve kuru meyvelerin birleşimi sayesinde inanılmaz lezzetli bir yemek. Diyetinizi bozmadan kendinizi şımartmak istiyorsanız köz patlıcan kasesinde kuru meyve ve mantar eşliğinde kuzu kavurma tam sizlik ;)



Afiyet olsun! :)


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...